ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ |
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini | Yazarlar Dizini | Kaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi | Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası |
Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri |
CAHİT UÇUK’UN MACERA ROMANLARI
Hacettepe Üniversitei
Türkiyat Araştırmaları
Yıl: 2, Sayı: 3, Güz 2005
Özet
Cahiî Uçuk çocuk edebiyatımızda önemli bir yere sahip
olan yazardır. Çocuklar için roman, hikâye ve piyes türlerinde
eserler vermiştir. Bunlardan bir kısmını “Macera dizisi” adı al¬
tında yayınlamıştır. Bu çalışmada yazarın macera romanları kişi,
zaman, mekan, tema, dil ve anlatım özellikleri bakımından de¬
ğerlendirilmiştir.
Anahtar kelimeler: Cahit Uçuk, çocuk edebiyatı,macera
romanı.
The Adventure Novels of Cahit Uçuk
Abstract
Cahit Uçuk has an important place in children’s literature
in Turgay. He wrote novels, stories and plays for children. So¬
me of his published works were compiled under the name of
“adventure series”. In this article, his adventure novels are eva¬
luated on the basis of the characters, time, settling, main the¬
mes, language and point of view,
Key words: Cahit Uçuk, children’s literature, adventure
novels.
Giriş
Cahit Uçuk (1909-2004) yazı hayatına 1935 yılında başlayan bir kadın
yazarımızdır. Eserleri -kendi deyimiyle- boyunu aşan Uçuk’un on beş roma¬
nı, dokuz hikâye kitabı, beş piyesi, on altı çocuk romanı, ondan fazla çocuk
hikâye kitabı, bir o kadar masal kitabı, bir destan, bir şiir ve üç anı kitabı var¬
dır. Altmış sekiz yıllık yazarlık yaşamında yayın faaliyeti bu kitaplarla sınırlı
değildir. Aynı zamanda Resimli Ay, Yarım Ay, Salon, Yıldız ve Perşembe der¬
gileriyle Cumhuriyet ve Tan Gazetelerinde tefrika halinde kalmış, kitaba gir¬
memiş hikâyeleri de vardır. Son yıllarda anılarını 1 yayınlayan yazarın hâlâ
yazma faaliyetini sürdürdüğü -ilerleyen yaşına rağmen- görülmektedir.
Cahit Uçuk çocuk edebiyatımızda da önemli bir yere sahip olan yazarı-
mızdır. Çocuklar için roman, hikâye, piyes, masal2 türlerinde eserler vermiş;
bunlardan bir kısmını (sekiz adet) “macera dizisi” adı altında yayınlamıştır.
Bunlar sırasıyla, Esrarengiz Yalı (1996), Eve Doğan Güneş (1996), Düğüm
Düğüm Üstüne (1997), Mavi Derinliklerdeki Sır (1998), Kim Bu Kız (1999),
Sihirli Rüzgâr Çanı (1999), Gizemli Koltuk (2000), Sırrını Vermeyen Tabak
(2000)’tır.
Bu makalede, adı geçen romanlar kişi, zaman, mekan, tema, dil ve an¬
latım özellikleri bakımından değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Cahit Uçuk’un Macera Romanları
Cahit Uçuk macera romanlarını diğer çocuk romanlarından (örneğin,
Türk İkizleri, Sunırıı Kız, Alın Teri, Doğanın Armağanı vb.) ayırmaktadır.
Çünkü bu romanlar heyecanlı, gizemli, entrikalı, sürpriz ve sır dolu, olay ve
macera ağırlıklı romanlardır. Bu özellikler roman başlıklarına da yansıtılmış-
nr: Esrarengiz Yalı, Sihirli Rüzgar Çanı, Mavi Derinliklerdeki Sır, Diiğüm
'yiiğiiın Üstüne, Kim Bu kız, Sırrını Vermeyen Tabak, Gizemli Koltuk.
Bu romanlarda yazarın okur kitlesi 8-16 yaş grubu çocuklardır. Yazar
çocukluk ve ilk gençlik dönemini yaşayan bu gruptaki bireylere, aile içinde¬
ki sevgi, saygı, hoşgörü ve dayanışmanın önemi, insan, hayvan ve doğa sev¬
gisi, çalışkan, dürüst, kendine güvenen gençlerin aile ve toplum içindeki ye¬
ri ve eğitimin önemi gibi temalardan hareketle, yerinde mesajlar vermektedir.
Cahit Uçuk’un çocuklara yönelik macera romanlarında asıl kahramanlar
8-16 yaşlan arasındaki kız ve erkek çocuklardır. Sekiz romanın sadece ikisin¬
de kahraman erkek, diğerlerinde ise kızdır. Ayrıca, bu çocuklar aile çevresin¬
de verildikleri için, anne, baba,, büyükanne ve büyükbabalar, hatta yakın çev¬
reden bazı kişiler de olaylar dizisinde yer alır.
Romanlardaki şahıs kadrosunu çocuklar, anneler, babalar, aile büyükle¬
ri (yaşlılar) ve diğer şahıslar olarak gruplandırabiliriz:
Cahit Uçuk’un macera romanlarında kız çocuklar erkeklere göre daha
çok yer almaktadır. Bunlar çalışkan, akıllı, zeki, becerikli, sevgi dolu, sorum¬
luluk sahibi, eğitimli, aile birliğine önem veren, kültürel değerlerine sahip çı¬
kan ve onları koruyan çocuklardır. Yazar onları bu ortak özellikler etrafında
toplar ve diğer çocuklara örnek gösterir. Örneğin, Esrarengiz Yalı'nm kızları
Kardelen ile Gülderen, Eve Doğan Güneş'teki Parlak, Düğüm Düğüm Üstü¬
ne’deki Dilara, Mavi Derinliklerdeki .SV’daki Siyavuş, Kim Bu ©g’daki Sol¬
maz, Sihirli Rüzgar Çam'ndaki Çeşmibülbül, Gizemli Koltuk'idkı Gökdüş,
Sırrım Vermeyen Tabak'takı Cemil yazarın idealize ettiği tiplerdir.
Roman kahramanlarının çoğu iyi eğitilmiş, kültür seviyesi ve sosyo¬
ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocuklarıdır. Yalı, köşk gibi büyük evler¬
de oturan bu çocukların eğitimine önem verildiği, bazılarının Avrupa ve ABD
gibi ülkelerde Doktora yaptıkları görülür. Örneğin, Esrarengiz Yalı'da yaşa¬
yan kızlar Londra’da İngilizce öğrenirler. Mavi Derinliklerdeki Sır'm Siya-
vuş’u babası İngiliz olduğu için Londra’da bir malikânede oturur ve iyi bir
okulda öğrenim görür. Anne ve babası su altı uzmanı olduğu için onu da iyi
bir dalgıç olarak yetiştirirler. Düğüm Düğüm Üstüne'deki Dilara matbaa sa¬
hibi varlıklı bir baba ile iyi eğitim görmüş soylu bir annenin kızıdır ve köşk¬
te yaşar. Dilara derslerinde ve okulun sosyal faaliyetlerindeki başarısıyla dik¬
kat çeken bir çocuktur. Kim Bu Kız adlı romanın kahramanı Solmaz da büyük
bir matbaa sahibinin tek kızıdır. O da köşkte oturur. Romanın sonunda, küçük
kızı Almanya’da matbaacılık eğitimi almış, Doktora yapmış, baskı teknoloji¬
leri konusunda uzman, üç dil bilen, geleneksel değerlerimize önem veren en¬
telektüel bir genç kız olarak görürüz. Solmaz bunların dışında çeşitli faaliyet¬
lerde de başarı gösteren, çok yönlü ve donanımlı bir genç kızdır. Spor ve sa¬
nata meraklıdır. Yüzme ve jimnastikten hoşlanır. Piyano çalar, sulu boya res¬
mi ve ebru sanatını öğrenmeye çalışır. Sihirli Rüzgar Çanı'nın Yalova depre¬
mi dolayısıyla yedi aylık doğan, yaşaması mucize olan bebeği Çeşmibülbül
de ABD.’nde inşaat mühendisliği alanında Doktora yapmış, yurda döndükten
sonra bir şirkette çalışan, eğitimli ve kültürlü bir ailenin çocuğudur. “Çok
özel zeka düzeyine sahip bir çocuk” (Uçuk 1999 : 67) olduğu için beş yaşın¬
da ilkokula başlar, on iki yaşında liseyi, on altı yaşında da üniversiteyi bitirir.
O da aile mesleği olan inşaat mühendisliğini seçer. “Yalova’nın Yeni Yüzü”
adlı bir proje hazırlar. Televizyon aracılığıyla projesini geniş alanlara duyurur.
Yalova’nın gelişmesi ve depremin zararlarının en aza indirilmesi konusunda
ilginç fikirler ortaya atar. Gizemli Koltuk'un Gökdüş’ü de çok başarılı bir öğ¬
rencidir. Dedesi Aleksi’nin Rusya’dan geldikten sonra İstanbul’da aldığı
“cennet gibi bahçesi” olan bir köşkte yaşar. Eğitimli ve gelir düzeyi yüksek
bir ailenin kızıdır. Okuldaki başarısı ona Rusya gezisinin kapılarını açar.
Romanlarda bu tip çocukların yanında fakir ailelerin sorumluluk sahibi,
çalışkan, olgun ve akıllı çocukları da dikkat çeker. Örneğin, Eve Doğarı Gü¬
neş'teki Parlak, evini terkeden babasını hem kendilerine döndürmek, hem de
onun başım beladan kurtarmak gibi önemli görevler üstlenir. Bir süre anne¬
siyle birlikte yaşadığında da aile bütçesine katkı sağlamak için çaba harcar.
Resimler yapıp Unicef’e gönderir, öyküler yazar. Resimleriyle öykülerinin
basılacağını öğrendiğinde mutluluktan âdetâ uçar. Öteden beri hayallerini süs¬
leyen gazete ve televizyonlarda kitabını tanıtma rüyası böylece gerçekleşmiş
olur.
Sırrını Vermeyen Tabak,'m küçük kahramanı Cemil, annesini kaybetmiş,
ama umudunu hâlâ koruyan, babası ile yoksul bir şekilde yıkık dökük evle¬
rinde yaşayan, akıllı, sevgi dolu ve hayal dünyası geniş bir çocuktur. En bü¬
yük hayali ise yüzlerce yıl önce, bir deprem sırasında yarılan yere giren atala¬
rına ait büyük bir çini fırınını ortaya çıkarmaktır. Bir deprem olur ve Cemil’in
düşleri gerçekleşir. Hayalindeki fırını, tabaklan ve testileri bulur. Babası on¬
ları örnek alarak yeniden şaheser çiniler meydana getirir. Bir gazetenin yar¬
dımıyla yapılan testi ve tabakları büyük şehirlerdeki büyük mağazalara satıp
çok para kazanırlar. Bununla bir özel müze ve kütüphane meydana getirirler.
Cemil bu işlerin yanında eğitimini de ihmal etmez, liseyi bitirir, Yüksek Sa¬
nat Akademisinin sınavlarını birincilikle kazanır. Yurt dışına gitmeden önce de
babasını, yalnız bırakmamak için evlendirmeye çalışır.
Cahit Uçuk, özellikle zor durumlardaki çocukların azmettikleri takdirde
çok büyük işler başarabileceklerini bu romanlarıyla göstermektedir.
Romanlardaki çocuklann bazılarının ilginç adları ve bunların öyküleri de
vardır. Örneğin, Parlak yazarın Türk İkizleri adlı eserlerindeki kızın da adıdır.
Adının nereden geldiğini merak eden Parlak’a annesi gerçek bir öykü anlatır.
Buna göre, annesi çocukluğunda Cahit Uçuk’a mektup yazarak Türk İkizle¬
rinden bir tane istemiş, oradaki kızın adını beğenip sonraki yıllarda doğan ço¬
cuğuna bu adı vermiştir. Sihirli Rüzgar Çara’ndaki kızın adı Çeşmibülbül’dür.
Güzel, zarif ve soylu bir eski Türk cam sanatının ismi olan Çeşmibülbül,
“bülbül gözü” demektir, “...duyulduğunda insanın kulağından yüreğine doğru
yol alan bir takım sırlı güzellikleri fısıldayan, düşündüren bir ad”dır (Uçuk
1999 : 116). Çeşmibülbül tıpkı adının çağrıştırdığı gibi güzel ve zariftir. Gü¬
zelliklere karşı da duyarlıdır. Adıyla kişiliği ve yaşamı arasında bir ilgi vardır.
Gizemli Koltuk’’un Gökdüş’üne bu ad büyükannesi Lidya Nine’nin “gökten
yüreğime düşmüştü” sözleri üzerine verilmiştir.
Böylece yazar, büyüklerin çocuklara ad verme geleneğine de değinir.
Cahit Uçuk’un çocukları iyi niyetli, hoşgörülü, sevgi dolu, eğitimli, gör¬
gülü ve akıllıdır. Onların bu tutumlarında fedakâr ve çocuklarına düşkün aile
bireylerinin iyi örnek oluşturmasının da rolü büyüktür. Romanlardaki aile bi¬
reylerinin eğitim, kültür ve sosyo-ekonomik yönlerden iyi bir düzeyde oldu¬
ğu - Eve Doğan Güneş ve Sırrını Vermeyen Tabak hariç- görülür. Aile birey¬
lerini de anne, baba ve aile büyükleri (yaşlılar) olmak üzere üç alt başlıkta
toplayabiliriz:
Cahit Uçuk bir kadın yazardır. Belki de bu yüzden, ona göre kötü anne
yoktur. Romanlardaki bütün anneler iyidir. Sırrım Vermeyen Tabak'tdki Ce¬
mil ile Esrarengiz Yalı'daki Gülderen’in anneleri olmamasına rağmen -genç
yaşta öldükleri için tamyamıyoruz- onların da iyi anneler olduğunu düşünü¬
yoruz.
Roman kahramanlarının annelerinin iyi çocuk yetiştirmek, eğitimli, hoş¬
görülü, görgülü ve bilgili olmak, spor ve sanatla ilgilenmek gibi ortak yönle¬
ri vardır. Bu tür donanıma sahip annelerin çocuk yetiştirmedeki önemi tartı¬
şılmaz.
Romanlardaki annelere bakacak olursak; Esrarengiz Yalı'daki Karde¬
len’in annesi Nestereıı Sarbon’da siyaset bilimi okumuş, bir süre Dış işlerin¬
de çalışmış, kızının doğumundan sonra işinden ayrılmıştır. Fakat sosyal faali¬
yetlerini sürdürmektedir. Örneğin, resim yapar, piyano çalar, Çevre Koruma
Vakfı’nın gönüllü üyesidir. Kızının sayesinde ikinci bir evlilik yapar ve anne¬
siz bir çocuğa annelik ederek mutlu bir yuvanın kurulmasında önemli rol oy¬
nar. Eve Doğan Güneş'teki Parlak’ın annesi ise Almanya’da bir fabrikada ça¬
lışarak hayatını kazanmak zorunda olan bir kadındır. Romanlardaki diğer an¬
nelere maddî ve eğitim yönünden benzemez ise de kızının yetişmesinde
olumlu davranışlar sergileyen bir anne olduğu kuşkusuzdur.
Düğüm Düğüm Üstüne'deki anne Lâle’yi yazar “soylu annenin güzel kı¬
zı” olarak tanıtır. Çalışkan, becerikli, kendine güvenen Lâle, babası büyükel¬
çi olduğundan, yaşamının biiyük bir kısmını yabancı ülkelerde geçirmiş, eği¬
timini de yine oralarda yapmış, birkaç lisan öğrenmiştir. Evin tek kızı olan
Lâle, aktif ve sportmendir, kültürel faaliyetlerle de yakından ilgilidir. Köşk
komşuları olan kocası ile yazın su kayağı yaptıkları sırada tanışmış ve mantık
evliliği yapmıştır. Kocasının matbaasında bağımsız çalışır. Yayıncılık yapar. İyi
bir eş, iyi bir anne ve başarılı bir iş kadınıdır. Kızıyla arkadaş gibi olan ideal
bir anne tipidir.
Mavi Derinliklerdeki Sır adlı romanın anneleri için “bahtsız” demek ye¬
rinde olur. Günegül anne, sekiz yaşındaki oğlunu havuzda bir kaza sonucu
kaybetmiş, oğlunun ölümünden kendisini sorumlu tutan kocası tarafından ter¬
kedilmiş bir kadındır. Su altı arkeologu olan Günegül, Bodrum müzesinde bir
görev alarak geçmişinden uzaklaşmaya çalıştığı bir sırada, Siyavuş’la karşı¬
laşır. Bir İngilizle evli olan annesiyle babasını gözünün önünde -teknede bir
patlama olur- kaybeden Siyavuş anne sevgisi ve ilgisini Günegül’de bulur.
Kadın da onu kaybettiği çocuğunun yerine koyar. Siyavuş’un annesi Gül de
tıpkı Günegül gibi sualtı arkeoluğudur ve babasıyla Londra’da üniversitede
tanışıp evlenirler. Bodrum’da uluslararası kaçakçılık şebekesinin, yatlarını ha¬
vaya uçurması sonucu hayatlarını kaybederler.
Kim Bu Kız'd'dkl Solmaz’ın annesi olan Emel Gerçek ön planda bir ka¬
dın olmamakla beraber, bazı küçük bilgilerden, onun matbaada çalıştığını, iş
seyahati için İtalya’ya gittiğini öğreniriz. Ancak romanda Burhan’ın annesi
Ümit Akıncılar daha geniş biçimde tanıtılmıştır. Bir bankanın Etiler şubesi
müdürü olan Ümit Hanım baba tarafından Rumelilidir. Bu arada yazar, vak¬
tiyle Konya’dan Rumeli’ye giden birçok aile gibi, Ümit’in ailesi vasıtasıyla,
sonradan Rumeli’den çoluk çocuk kaçarken yollarda zorluklarla karşılaşan
insanlann hayatlarını hatırlatmış olur. Ümit’in annesi Bursa’ya yerleşmiş, ba¬
bası fabrikaya işçi olarak girmiş, zamanla kendi işini kurmuş, Ümit de aile¬
sinin kadınları gibi cesur, becerikli, tertipli, aklı başında bir insan, kusursuz
bir eş, anne, ev hanımı ve iş kadınıdır. Oğlu Burhan’ı çok iyi yetiştirmiştir. İş¬
letme Fakültesinden mezun olan Burhan, matbaacılık kursunda tanıdığı, ancak
kimliğini bilmediği Solmaz’la tesadüfler sonucu tanışır ve ailesinin de beğen¬
diği bu kızla evlenme karan alır. Bir anne olarak Ümit bu karardan en çok
mutlu olandır.
Sihirli Rüzgâr Çanı'nın annesi Neslihan da diğer romanlardaki eğitilmiş
ve kültürlü annelerdendir. Amerika’da inşaat mühendisliği alanında Doktora
yapmış, yurda dönerek Yalova’ya yerleşmiş ve bir şirkette kontrol mühendi¬
si olarak çalışmaya başlamıştır. ABD’nde üniversitede tanıştığı kocasıyla iyi
bir evlilik yapmış, Yalova depreminin sabahında, çadır hastanede kızını dün¬
yaya getirmiştir. Erken doğan bebek için küvöz gerekmiş, ama elektrik ke¬
sintisi nedeniyle bebeğin kiivöze konması mümkün olmamıştır. Ancak Nesli¬
han, annelik içgüdüsüyle bebeğini bağrına basmış ve ona hayat vermiştir. Ya¬
zar Neslihan’la annelerin bebekleri için yapamayacağı şey yoktur, gerektiğin¬
de onlara hayat bile verebilirler, demek ister. Doktorun ifadesine bakılırsa
Neslihan gerçekten bir mucize gerçekleştirmiştir.
Gizemli Koltuk'taki Nesrinnuş ise ressamdır. Akademide çalışır, sergi,
konferans, kokteyl gibi sosyal faaliyetlerle meşgul olur. Mesleğinde başarılı¬
dır. Bir resmi şeref ödülüne lâyık görülür. Romanda Gökdüş’ün dedesiyle ya¬
kınlığı ön planda olduğundan, anne ikinci planda kalmıştır.
Anne, baba ve çocuk üçgeninden oluşan ailenin mutluluğu, huzuru ve
başarısı üçünün bir arada oluşuyla daha da pekişir. Çocuğun hayatında anne
kadar babanın da büyük yeri ve önemi vardır. Cahit Uçuk’un macera roman¬
larında kötü baba -Eve Doğan Güneş'in babası Recep Üstün hariç- yoktur.
Recep Üstün de romanın sonunda kızının çabalarıyla doğru yolu bulur ve evi¬
ne döner.
Romanlarda bazı çocukların anneleri, bazılarının da babalan yoktur. Es¬
rarengiz Yalı’da Kardelen’in babası yoktur ama annesi, çok sevdiği arkadaşı¬
nın babası ile evlenince o da üvey de olsa bir babaya kavuşur. Romandaki
Gülderen’in öz, Kardelen’in üvey babası olan Hikmet Galik, yüksek inşaat
mühendisidir, iyi bir işi, mevkii ve Kuzguncuk’ta yalısı vardır. Ailesinin mut¬
luluğunu herşeyden önde tutan Hikmet Bey, NesterenTe evliliğinden de bir
çocuk sahibi olacaktır.
Diiğüm Düğüm Üstüne'deki baba Cem de varlıklı ve kültürlü bir beydir.
Lale’nin köşk komşusudur. Matbaacılıkla uğraşan başarılı bir iş adamıdır.
İşinde son teknolojileri takip etmek için sık sık yurt dışı seyahatleri yapar.
Mavi Derinliklerdeki Szr’da Siyavuş’un babasının İngiliz olduğundan
söz edilir. Türkleri ve Türkiye’yi seven bir İngilizdir o. Büyükbabası Çanak¬
kale’de İngiliz kabristanında yatmaktadır. Mr. Green dil, din ve milliyet farkı
gözetmeden bir Türk kızıyla evlenmiştir. Karı koca ikisi de su altı arkeologu¬
dur. Rumeli göçmeni3 olan karısıyla Londra'da tanışıp evlenmişlerdir. Yatla¬
rıyla antik hâzinelere sahip, cennet ülke Türkiye'de bazı kötü niyetli insanla¬
rın bu hâzineleri çalıp yurtdışına kaçırmalarına engel olmak ve geçmişi koru¬
mak amacıyla Bodrum’a gelirler. Ancak kötü emelli insanların, yatlarını hava¬
ya uçurmalarıyla hayatlarını kaybederler.
Romandaki Türk dostu İngiliz Mr. Green’in önemli bir yeri vardır. Ro¬
manın başında sahneden çekilir, ama oğlu onların yarım bıraktıkları işi bitirir.
Ayrıca, onun varlığı ve bakış açısıyla yazar, insanlar arasındaki din, dil, ırk,
milliyet gibi farkların yapay bir ayırım olduğunu vurgular. Yazara göre, önem¬
li olan insanların ne hissettikleridir.
Kim Bit Âiz’daki baba Sadık Gerçek yüzyıllık bir matbaanın 4 sahibidir.
Cağaloğlu’nda bir yandan kitap, dergi ve ajanda basarken, öte yandan genç¬
lerin baskı ve cilt işlerine ilgi duymasını sağlamak için matbaada kurs düzen¬
ler.
Sihirli Rüzgâr Çanı'nın babası Doğan da Esrarlı Yalı’daki Hikmet Bey
gibi inşaat mühendisidir. Sağduyulu, sorumluluk sahibi bir babadır. ABD'nde
alanında Doktora yapmış, memleketine dönmüş, Yalova depreminden sonra
depreme dayanıklı ev projeleri hazırlamıştır.
Sırrını Vermeyen Tabak'lakı baba Ahmet Varsın, karısını genç yaşta kay¬
betmiş, oğluyla kalmış, acılı, yoksul bir babayı canlandırır. O, bir çini ustası¬
dır, ancak yoksulluktan dolayı istediği çinileri yapamaz. Ancak zamanla ge¬
rek oğlunun hayallerini gerçekleştirme yolundaki azmi, gerekse İznik depre¬
mi hayatlarında beklenmedik olaylara yol açar. Atalarına ait büyük çini fırını
ve modelleri ortaya çıkınca, namuslu, edepli, gözütok ve yoksul Ahmet’le oğ¬
lunun kaderleri değişir. Ahmet iyi bir babadır ve oğluna da iyi şeyler öğret¬
miştir. Tek kusuru ise sigara içmesidir. Fakat oğluna sürekli Alarak sigaranın
zararlarından söz eder ve babasının kendisini bu konuda uyarmadığını söyler.
Sigara içen Ahmet tipiyle yazar, satır arasında da olsa sigaranın zararlarının,
sigara içenlere hoşgörü gösterilmesinin, özellikle küçük çocukların bu konu¬
da zamanında uyarılması gereğinin de altını çizer.
Cahit Uçuk’un macera romanlarında sevimli, işini bilen, deneyimli, ço¬
cuklara hoşgörü ile yaklaşan yaşlılar da vardır. Bunlar bazen aile büyükleri
(büyükanne, büyükbaba gibi), bazen de akraba olmayan, ancak aile bireyle¬
rinden sayılabilecek kadar yakın (dadı vb.) kişilerdir. Bu tipler olaylar dizisin¬
de çoğu zaman çocuklardan sonraki sırayı alırlar. Diiğüm Düğüm Üstüne'de¬
ki Nedime Nene ile Gizemli Koltuk’takı Aleksi dede bu gruba girebilecek en
dikkate değer örneklerdir.
Dilara’nın büyükannesinin dadısı olan Nedime Nene oldukça yaşlıdır.ve
üçüncü kuşağı görür, dördüncüyü de görmek niyetindedir. Kendini talihli sa¬
yar. Çok yaşlı olmasına rağmen dinçtir. Bir gün banyoda düşüp kolunu kırar.
Kendine bakmak için eve alınan hemşirenin davranışlarından şüphelenerek
onu -onca yaşına rağmen- dedektif gibi izler. Tecrübeleri onu yanıltmaz. Uya¬
nıklılığı sayesinde evi tehlikelerden korumayı başarır.
Aleksi Dede de Nedime Nene gibi oldukça yaşlıdır. Doksan yaşında ol¬
masına rağmen ona hep “yaşsız insan” derler. Mükemmel şekilde Rusça ko¬
nuşur. Ağaçların kırılan dallarını usta bir ortopedi uzmanı gibi yerleştirir, sa¬
rar, ilaçlar. Doğaya ve hayvanlara da düşkündür. Bolşevik ihtilali sırasında
karısı Lidya ile Rusya’dan kaçıp İstanbul’a gelmişlerdir. Geldiklerinin üçün¬
cü yılında oturdukları malikanemsi köşkü memleketlerinde koyup geldikleri
evlerinin bir modeli olarak yaptırmışlardır.
Aleksi Rusya’da iken mobilyacıymış. Ünü Rusya dışına taşmış. Avrupa
ülkelerinin saraylarını tefriş etmiş. Kremlin sarayının mobilyalarında emeği
vardır. Karısı Lidya da zamanında sarayın modacısıymış. İyi bir terzidir. Karı
koca saraya yakınlıklarından dolayı ihtilal sırasında Rusya’yı terketmek zo¬
runda kalmışlardır. Ama İstanbul’daki yaşamlarında da mutludurlar. Çocuk¬
ları, torunları ve dostları sayesinde... Küçük torunu Gökdüş’e hayat tecrübe¬
lerini aktarırlar.
Cahit Uçuk romanlarında yaşlılarla çocuklar arasındaki yakın, sıcak ve
samimi ilişkileri konu edinerek yaşlıların huzur ve mutluluğu için aile çevre¬
sinden ıızaklaştırılmaması, onlara sevgi ve saygı gösterilmesi gerektiğini vur¬
guluyor.
Romanlarda asıl kadroyu oluşturan çocuklar ve aile bireylerinin yanın¬
da, aileye yakın olan olumlu ve olumsuz tipler de vardır. Bunlar olayların akı¬
şında etkili olduklarından üzerinde önemle durulması gereken kişilerdir. Es¬
rarengiz Yalı'daki Matmazel Blanche, Mavi Derinliklerdeki Sır'm kaymaka¬
mı Yusuf Galik, Sırrını Vermeyen 7flöafc’taki gazeteci Ercüment İşleyen, Dü¬
ğüm Diiğiim Üstüne'deki Selma hemşire, Sihirli Rüzgar Çanı'ndaki Dr. Eda
ve Sinto Levi bu tiplerdendir.
Matmazel Blanche Gülderen’in dadısı olarak girdiği eve hanım olmak
isteyen ve bu uğurda birçok entrikalar çeviren olumsuz bir tip olarak girer
olaylar dizisine. Hikmet Bey’i seven ve kıskanan Matmazel, onunla evlene¬
bilmek için ev halkını zehirleyerek ortadan kaldırılmayı planlar ve planını uy¬
gulamaya koyar. Sonunda gerçek meydana çıkar ve Matmazel tutuklanır, ce¬
zaevi yerine tımarhaneye yollanır.
Cahit Uçuk’un olumsuz dadısı romanımızda eskiden beri görülen tanıdık
bir tiptir ve yazar onun aracılığıyla hâlâ böyle, evin beyini elde etmek için
herşeyi göze alan dadı, mürebbiye, bakıcı gibi insanların oluşturacağı tehlike¬
lere dikkat çeker. Bu tipe bir örnek de Düğüm Düğüm Üstüne’deki hemşire
Selma Hanım’dır. İki kızı, torunları ve damatları olan orta yaşlı Selma Hanım,
Nedime Nene’ye bakmak üzere eve alınmış, fakat zamanla bazı kıymetli eş¬
yaların, paraların ve evin köpeğinin kaybolmasında etkin rol oynamıştır. Ya¬
lancı, düzenbaz ve iki yüzlü bir kadın olan Selma Hanım, Dilara’nın kurduğu
tuzağa düşer ve bir daha eve gelmeye yüzü kalmaz. Selma Hanım romanda
olayların gelişmesine renk ve aksiyon katan bir tip olarak önemli bir yere sa¬
hiptir.
Hayatta iyi insanlar da çoktur. Bunlardan biri kaymakam Yusuf Ga-
lik’tir. Deniz dibindeki sırrın ortaya çıkmasında büyük rol oynayan kaymaka¬
mın geçmişiyle ilgili kısa bilgiler de edinir okuyucu. Babası Londra’da Türk
büyükelçiliğinde görevli, annesi sekretermiş. Ağabeyi ile Yusuf’u İngiliz da¬
dı büyütmüş. Bir süre sonra Türkiye’ye gelen Yusuf Siyasal Bilgiler Fakülte-
si’nde okumuş ve üç yıl İngiltere’de Doktora yapmış. Bodrum’un üç günlük
kaymakamı iken antik eser kaçakçılarının yakalanıp yargılanmasında pay sa¬
hibi olmuş, Beldenin yeni ve genç kaymakamı için büyük bir başarı olan bu
olayda Genegül ile Siyavuş’un yardımları da aynı orandadır. Birbirini Bod¬
rum’da tanıyan bu üçlünün dostluğu, kaymakamın Günegül’e evlilik teklifiy¬
le kısa zamanda aileye dönüşür.
Sırrını Vermeyen Tabak'm gazeteci tipi Ercüment İşleyen’in de Cemil
ile babasının hayatını değiştirdiğine tanık olur okuyucu. Cemil’e ansiklopedi
gönderen, İngilizce öğrenmesine yardım eden, Ahmet’in testi ve tabaklarını
İstanbul’da büyük marketlere ve özel müzelere pazarlayıp onlara para kazan¬
dıran, onlar hakkında kitap yazan (Kitabın adı: Sırrını Vermeyen Tabak) ve on¬
larla röportaj yaparak özel müze ve kütüphanelerinin tanınmasını sağlayan,
kısacası Cemil'in hayallerinin gerçekleşmesine destek vererek hızlandıran
olumlu bir tiptir gazeteci Ercüment.
Yeri gelmişken, Cahit Uçuk’un basın ve medyanın gücünden de roman¬
larında yararlandığını belirtelim. Burada gazeteci, Sihirli Rüzgar Çanı'nda da
televizyoncu vardır. Çeşmibülbül’ün projesini tanıtmak için yazar, TV. dün¬
yasının ünlü ismi Ali Kırca’dan yararlanır.
Olayların gelişmesinde önemli roller üstlenen kişilerden biri de Dr. Eda
ve Sinto Levi ailesidir. Sihirli Rüzgar Çanı'mn dikkate değer kişileri olan bu
farklı dinden insanlarla yazar, daha önce bazı romanlarda işaret edildiği gibi,
insanlar arasında din ve milliyet farkının önemli olmadığı düşüncesini vurgu¬
lamıştır. Yalova depreminde çok sevdikleri, yakın dostları Levi ailesini yanla¬
rında bulan Akan’lar, hayatta kalmalarını ve kızlarının yaşamasını Levi’lere
borçludurlar. Romanda iki aile arasındaki dostluk ilişkisinin en güzel örneği
verilmiştir.
Cahit Uçuk’un çocuklar için yazdığı macera romanlarında zaman açık
açık verilmemekle beraber, bazı ipuçlarından olayların geçtiği zamana ait ve¬
riler elde etmekteyiz. Örneğin, Esrarengiz Yalı'da, kızların Rumelihisarı’na
konserlere gitmesi, Hikmet Bey’in Rusya’da inşaat işleri yapması, İngilte¬
re’de bulunduğu sürede işlerini telefon ve fakslarla yürütmesi, kızların Bo-
ğaz’daki yalılarına sürat motoru ile ulaşmaları, cep telefonu kullanmaları, içi
modern, dışı klasik görünümde olan yalının içinde asansörün bulunması, Nes-
teren’in günün popüler konularından çevre ile ilgilenmesi... Bu verilerden ha¬
reketle olayların eserin basıldığı 1996’larda geçtiğini söylemek doğru olur. Yi¬
ne çocukların okul zamanı dikkate alındığında olayların aşağı yukarı bir yıla
yakın bir zamana yayıldığı görülür.
Eve Doğan Güneş'te, de olayların zamanı tam olarak belli değildir. An¬
cak romanın bir yerinde mevsimin bahara dönmekte olduğuna dair bir kayıt
göze çarpar: “Mevsim bahara dönmüştü, çimenlikteki akasyalar çiçek açmış¬
lardı” (Uçuk 1996 : 39). Mevsimin bahara dönmesi kaydına bakarak olayla¬
rın kışın başladığını, gelişmelerin bahara doğru yaşandığını, çözümün de ba¬
harda gerçekleştiğini düşünmek mümkündür. Bu durumda, zamanın kişi üze¬
rindeki etkisi de ortaya çıkmaktadır.
Düğüm Düğiim Üstüne’de roman Lale'nin doğum günü için hazırlıkla¬
rın yapılmasıyla başlar. Dilara'nın okulunun açılması, kasımpatlannın açılma¬
sı sonbahar başlangıcına (Eylül-Ekim) işaret eder. Dilara’nın okulunun müsa-
meresi, kapanması yaza yakın zamanlarda gerçekleşir. Bodrum’daki yazlık
eve gidilmesi, Dilara’nın ağabeyinin yaz tatilinde İspanya’ya gitmesi de be¬
lirgin bir zamanı verir. Bu bilgilerden hareketle olayların Eylül ile Ağustos
arasında yaklaşık bir yılda geçtiğini söyleyebiliriz. Zamanın olaylar ve kişiler
üzerinde olumlu bir etki yaptığını görürüz.
Mavi Derinliklerdeki Sır da. da bazı verilerden hareketle tahminî bir za¬
man belirleyebiliriz. Siyavuş'un iki gün lahitte kalması ve turist gezdirmesi,
katillerin üç gün sonra gelip deniz dibindeki bidonları çıkarma düşüncesi, Yu¬
suf Bey’in beldenin üç günlük kaymakamı olması göz önüne alındığında olay¬
ların yaklaşık bir hafta gibi bir zamanda geçtiğini anlarız. Geçen zamanla bir¬
likte olumlu gelişmeler meydana gelmiştir. Örneğin, uluslararası kaçakçılık
şebekesi çökertilmiş, zamanla üç kişi arasında sevgi ve dostluk duyguları
oluşmuş ve bir aile kurulmasına kadar varmıştır bu sevgi.
Kim Bu Ajz’daki zaman dilimi öncekilere göre biraz geniştir. Olaylar
başladığında Solmaz on iki yaşındadır. Romanın sonunda Solmaz’m Alman¬
ya’da matbaacılık okulunda okuyup Doktorasını yaptığını öğreniriz. Bu du¬
rumda romanda anlatılan olayların zamanı Solmaz’ın on iki yaşından başlayıp
Doktoranın bitimi ve İstanbul’a dönüşünü kapsar.
Gizemli Koltuk romanının fonunda geniş bir tarihi zaman vardır. 1917
Bolşevik İhtilali ve sonrası...Aleksilerin İstanbul’a gelişleri... Dede bugün 90
yaşında. Romanda olayların başlangıcının hemen ardından Gökdüş’iin on gün
sonra Rusya’dan gideceğini bildirmesi, orada on beş gün kalması, dönüşün¬
de ailesiyle geçirdiği günler dikkate alındığında olayların ortalama 20-25 gün¬
lük bir zaman diliminde gerçekleştiğini görürüz.
Sırrını Vermeyen Tabak'ta zamanla ilgili bazı tereddütler bulunmaktadır.
Bu da Cemil’in yaşı ile ilgilidir. Romanın onuncu sayfasında Cemil on bir ya¬
şında iken, onaltıncı sayfasında on beş yaşında görünüyor. Bu durumda anla¬
tılan olayların zamanının belirlenmesinde bir karışıklık ortaya çıkıyor. Cemil
on bir yaşında ise romandaki zaman dilimi yedi yıla; on beş yaşında olduğun¬
da ise üç yıla yayılıyor. Romanın sonunda Cemil liseyi bitirmiş ve yurt dışın¬
da Yüksek Sanat Akademisinin sınavlarını kazanmış, yaklaşık on sekiz yaşın¬
da bir genç olarak çıkar karşımıza. Fakir bir ailenin kendini toplayıp zengin
olması ve olayların iyi yönde gelişmesi zamanın olumlu etkisinin göstergesi¬
dir.
Cahit Uçuk’un romanlarında en belirgin zaman Sihirli Rüzgar Çanı'nda-
dır. Akan ailesinin ABD’den dönüp Yalova’ya yerleştikten kısa bir süre son¬
ra 17 Ağustos 1999’daki depremin olması, aynı gün kızlarının doğması, üstün
zekalı kızın beş yaşında ilkokula başlaması, on iki yaşında liseyi bitirmesi, on
dört yaşında üniversite ikinci sınıfta olması gibi belirleyici unsurlar dikkate
alındığında, romandaki olayların zamanının on beş yıl gibi bir süreye yayıldı¬
ğı görülür.
Örneklerden de anlaşıldığı gibi, Cahit Uçuk’un macera romanlarının tü¬
münde olayların zamanı, yazarın yaşadığı zamandır. Ara sıra geriye dönüşler¬
le zamanın genişletildiği görülür. Örneğin, Gizemli Koltuk'ta yazar tarihî bir
zamanı, 1917 Bolşevik ihtilali ve sonrasını anılarla ortaya koymuştur.
Macera romanlarında kronolojiye dikkat edilmiştir. Kozmik zamanla il¬
gili unsurlar romanlarda çokça yer alır. Örneğin, kasımpatılarının açılması.
Bodrum’daki yazlık eve gidilmesi, mevsimin bahara dönmesi, çimenlikteki
akasyaların çiçek açması gibi.
Cahit Uçuk’un bu tür romanlarında olaylar daima mutlu sonla noktala¬
nır. Geçen zamanla birlikte acı ve tatlı olaylar yaşayan kahramanlar romanın
sonunda sorunlarını çözerler, hem de iyi bir biçimde. Yani zaman, onlar için
güzel sürprizler hazırlar. Yazar bu tutumu ile çocuklara iyi mesajlar vermek
niyetinde olduğunu da gösterir. Zamanla çözülmeyecek hiçbir sorun yoktur,
zaman her şeyin ilacıdır, demek ister.
Cahit Uçuk’un ele alman çocuk romanlarında mekanın yelpazesi geniş
tutulmuş, İngiltere, Almanya ve Rusya’ya kadar uzatılmıştır. Türkiye’de ise
İstanbul, Yalova, Bursa, Bodrum, İznik ve Antalya gibi tarihî ve turistik öne¬
mi olan yerler mekân olarak seçilmiştir.
Romanlara sırasıyla bakacak olursak, örneğin, Eve Doğan Güneş’te ge¬
niş mekân Almanya’dır. Ancak dar mekân olarak Parlak’ın evi, park ve has¬
taneyi görürüz, romanda mekân tasvirleri oldukça azdır.
Esrarengiz Yalı’da Londra, İstanbul, Kanlıca’daki Köprülü Yalı, Kuz¬
guncuk’taki yalı, Londra’nın 40 km. uzağındaki şatoda bulunan okul ve ya¬
takhanesi, Surney’deki hastane dar ve geniş mekânları oluşturur.
Düğüm Düğüm Üstüne'de Dilara ve ailesi Etiler’de büyük, iki katlı,
bahçeli bir köşkte yaşarlar. Yazları da Bodrum’daki yazlık evde geçirirler.
Bodrum’u “cennet” olarak niteleyen yazarın, Bodrum tasvirine bir örnek ve¬
relim:
“İki gündür Bodrum’daydılar. Dilara çok mutluydu. Hava şerbet
gibiydi. “Burası cennet” diyordu. Öylesine rahat, öylesine neşeliydi ki.
Karşılarında uzayan deniz değil de bulutsuz bir gök parçası.
Uzaktan bir müzik sesi duyuluyordu. Morumsu renkli çiçeklerin yap¬
raklarında bir damla toz yoktu. Her yan çiçekliydi. Bodrum’da da mı
yaz çiçekleri mevsimlerini şaşırmışlardı acaba? Taze yeşillikler, renk
renk sardunyalar, kasımpatlanyla yan yanaydı” (Uçuk 1997 : 113).
Bodrum, Mavi Derinliklerdeki S/r’ın da mekânıdır. Bodrum’da Güne-
gül’ün kaldığı otel, Siyavuş’un lahdi, deniz dibi, balık lokantası belirgin me¬
kânlardır. Denizi, havası, suyu, güneşi ve yiyecekleriyle Bodrum öylesine gü¬
zeldir ki, kahramanlar üzerinde olumlu etki bırakır. Önceki romandaki Dilara
Bodrum’da kendini cennette hissederken rahat ve neşelidir. Burada da mekâ¬
nın kişiler üzerindeki belirgin etkisini şu satırlarda görürüz:
“Deniz o kadar durgun, kıpırtısızdı ki güneşin ışıkları suda hare¬
lenmiyordu bile, sarımsı durgun, sihirli bir dünyadaydılar sanki. Gö¬
rüntü iç açıcıydı. Günegül kendini son derece mutlu hissediyordu”
(Uçuk 1998 : 73).
Kim Bu Kız adlı romanda olaylar İstanbul ve Bursa’da geçer. Cağaloğ-
lu’ndaki matbaa, Solmazların bahçeli, yüzme havuzlu köşkü, Etiler’de bir
banka şubesi, Ümit’in Bursa’daki annesinin evi, bu evdeki babaannesinin ha¬
tıralarla dolu odası olaylar dizisinde yer alan belli başlı mekânlardır. Mekân
insan ilişkisi hemen her romanda olduğu gibi burada da görülür. Örneğin,
Ümit Hanım’ın, babaannesinin odasına girdiğinde geçmişe dönerek huzur bu¬
luşunu aşağıdaki satırlardan öğreniriz:
“Parmaklarının ucuna basarak babaannesinin her zaman oturdu¬
ğu köşe minderine doğru yöneldi. Minderin ucuna saygıyla iliştiğin¬
de, artık geçmişin o sırlı dünyasına girebilirdi. Gözlerini yumdu. Yü¬
zünde bir gülümsemenin belirdiğini seziyordu. Bu bir sevinç gülümse-
mesiydi” (Uçuk 1999 : 47).
Sihirli Rüzgar Çanı'nda Yalova ve Antalya’yı mekân olarak seçen Cahit
Uçuk’un Antalya tasvirleri birbirinden romantik satırlarla veriliyor. Yazarın
yaşamının büyük bir kısmı Antalya ve çevresinde geçtiği için, “cennet” ola¬
rak nitelendirdiği bu şehirle ilgili izlenimleri öylesine güzel aktarılmıştır ki,
biz burada ancak bir örnekle yetinmek durumundayız:
“Güneş, muhteşem Beydağlan’nın en yüksek tepesi üstündeydi
ve bu güneşten sellerce akan kızıllık, kıyının altın kumsallarında sessiz,
kıpırtısız, kırışıksız yatan denizin mavi sularına yayılıyordu. (...) O kos¬
kocaman altın top benzeri güneş, son derece ağır ağır Beydağı’nın ardı¬
na inerken, mavi denize serdiği sihirli eteklerini de kendisi ile birlikte
götürüyordu. Gidişi de, sulardaki kızıllığın sönüşü de yavaş yavaştı.
Güneşin son kızıllıkları bir süre tepesindeki mavi gökte, bulutlarda
yankılandı. Sonra birdenbire bu derin büyük boşluğun içine çevredeki
yeşillikleri fısıldatan serin bir meltem rüzgarı esmeye başladı. Denizin
mavi atlas düzlüğü küçücük kıpırdanışla canlandı. Neslihan tadına do¬
yulmayan bu rüyadan uyanınca derin bir soluk aldı” ( Uçuk 1999 : 12).
Romanda olayların büyük kısmı Yalova’da geçer. Burada Doğan’ın ba¬
basından kalma bahçeli, iki katlı evden de çok söz edilir. Ancak, Cahit
Uçuk’un Antalya tasvirleri bir başkadır. Bütün eserleri dikkate alındığında,
Antalya tasvirlerinde daha romantik, daha şairâne ve daha başarılı olduğu
dikkat çeker.
Gizemli Koltuk'ta olayların asıl mekânı İstanbul’dur. Ancak roman kah¬
ramanı olan kızı kısa bir süreliğine Moskova’da müze, tiyatro, bale, saray ve
anıt gezileri yaparken izleriz. Moskova’daki tarihî mekânların yanında Gök-
düş’ün dedesinin yakın akrabası olan Gregor’un Moskova yakınlarındaki evi
de dikkat çekicidir. Bu ev Gökdiiş’ün dedesi Aleksi’nin Türkiye’ye gelirken
kardeşi Mihail’e bıraktığı evdir. Burada şimdi oğlu Gregor oturmaktadır. Öy¬
le ki, Aleksi bu evi hiç unutamamış ve İstanbul’a geldiklerinin üçüncü yılın¬
da bu eve benzeyen malikanemsi bir ev satın almıştır.
Cahit Uçuk’un macera romanlarında köşklerdeki asansörler dikkat çeki¬
cidir. Genellikle yaşlıların da yer aldığı ailelerde babalar, aile büyüklerinin ra¬
hat etmesi için böyle bir çare düşünmüşlerdir. Bu romandaki köşkte de asan¬
sör bulunduğunu hatırlatalım.
Sırrını Vermeyen Tabak'ta olayların asıl mekânı İznik’te, Ahmet Var¬
sın’ın derme çatma evi ve bahçesidir. Zamanla mekân kısa sürelerle İstan¬
bul’a, Sadberk Hanım Müzesi’ne taşınır ise de İznik temel mekândır. Olaylar
dizisinin sonuna doğru İznik’te Ahmet Varsın’ın açtığı müze, kütüphane ve
kafe de diğer mekânlar olarak görülür. Roman Ahmet Varsın’m evinin tasviri
ile başlar. Bu ev kısa cümlelerle, son derece akıcı bir üslûpla ve ayrıntılara ini¬
lerek şöyle tanıtılmıştır:
“Evleri derme çatmaydı. Dış sıvaları dökülmüştü. Pencerelerin
birkaçında cam yerine plastik vardı. Sokak kapısının aralıklarından evin
içinde yanan ampulün ışığı görünürdü. İki küçücük göz odasından biri
mutfaktı, kilerdi, hamamdı; diğeri hem yatak, hem de oturma odalarıy¬
dı. Karşılıklı iki kerevet üstüne serili iki şilte pamukları atılmaya atıl¬
maya pideye dönmüştü. Yorganları da eskiydi. Çarşafları, yastık kılıfla¬
rı ise evin genç kadının sağlığında vurduğu yamalarla doluydu” (Uçuk
İnsanın içini acıtacak derecede, gerçekçi bir biçimde tanıtılan bu ev. sa¬
hipleri için oldukça önemlidir. Baba-oğul bu evi çok severler, ata yadigârı
olarak görürler ve müşterisi olmasına rağmen satamazlar. Yazar onların duy¬
gularını şöyle aktarıyor:
“Zaten ikisi de evlerini yabancı gözlerin baktığı biçimde görmüyorlardı
ki...” (Uçuk 2000 : 6). ' ...... '
Mekân tasvirlerinde realist bir bakış açısına sahip olan, ancak romantiz¬
mi de (özellikle Antalya tasvirlerinde) göz ardı etmeyen Cahit Uçuk, İstan¬
bul’da, Boğaz’da oturmaktadır. İstanbul ve Antalya’da uzun yıllar geçirmiş¬
tir. Bu nedenle bu iki şehre ait tespit ve yorumları daha gerçekçidir. Bununla
beraber ayrıntıları da vermekte oldukça başarılıdır. Örneğin. Sırrını Vermeyen
Tabak adlı romanın girişindeki ev tasviri ayrıntılara inilerek romantik ve re¬
alist bir yaklaşımla ele alınmıştır. Örnekleri arttırmak mümkündür.
Cahit Uçuk macera romanlarında çok çeşitli temaları ele almakla bera¬
ber bazıları üzerinde daha geniş durmuştur. Romanları aracılığıyla çocuklara
güzel duygular ve iyi mesajlar vermeye çalışan yazar için sevgi, dostluk ve
çocuğun ailesi ile olan ilişkisi ve eğitim temaları daha belirgin ve ön planda
gelir. Ona göre, çocuğun eğitimli, sevgi, saygı ve dayanışmaya önem veren,
dostluğun anlamını bilen, insan, hayvan ve doğa sevgisiyle donanımlı bir bi¬
rey olması çok önemlidir ve bunlar da ancak eğitimle (aile-okul) sağlanabilir.
Romanlarda öne çıkan temaları beş alt başlıkta toplamak mümkündür:
1. Sevgi (insan-hayvan-doğa)
2. Çocuk-aile ilişkisi
3. Eğitim
4. Dostluk (Türk-yabancı dostluğu)
5. Çocuklar Arasındaki Paylaşma, Yardımlaşma ve Dayanışma
Cahit Uçuk bütün çocuk romanlarında olduğu gibi macera romanlarında
da sevgi gibi yüce bir duygunun önemini vurgulamış, insan, hayvan ve doğa
sevgisini yoğun olarak işlemiştir.
Romanlarda bu temanın nasıl işlendiğine bakalım: Örneğin, Düğüm Dü¬
ğüm Üstüne'deki Dilara, doğa ve hayvan sevgisi çok fazla olan bir çocuktur.
Evlerinin bahçesinde renk renk açmış güller, menekşeler, kasımpatları vardır.
Bazen onlardan bir demet hazırlayıp odasındaki vazosuna yerleştirir. Dino
adında bir köpeği de olan Dilara doğanın tüm canlılarını sever: Kuşlar, kele¬
bekler, böcekler, arılar...Kırsal alandaki türlü hayvanlar...Annesiyle gittiği
yurt içi gezisinde kuzu, koyun, inek, buzağı, keçi ve oğlakları tanıdıkça daha
çok sever ve küçük kuşu içeri alıp onunla dost olur. Ona “Gümüş” adını ve-
Dilara gibi, Mavi Derinliklerdeki Sır'm kahramanı Siyavuş da hayvan ve
doğa sevgisiyle dikkat çeker. Köpeği Göbül’ü5 yanından ayırmaz. Gobül’ün
üç yavrusu olur. Siyavuş anne ve babası su altı arkeologu olduğundan deniz
ve deniz canlılarıyla da ilgilidir. Dalmayı da sever.
Kim Bu Kız daki Solmaz’ın ailesi dedelerinden kalma eski ve güzel bir
köşkte otururlar. Köşkün çiçekli ve bakımlı bahçesi vardır. Yan bahçede ise
içi temiz su ile doldurulmuş yüzme havuzu bulunur. Bahçenin gerisindeki
kümeste tavuklar vardır ve ara sıra horozun sesi duyulur. Sardunyaların kuru¬
yan yapraklarını toplamak, güllerin serpilmesi için dallarını kesmek Sol-
maz’ın görevidir. Yazar böylece Solmaz’a bir sorumluluk yüklemiş ve bir
şeyle ilgilenmenin kişilik gelişmesine nasıl etki ettiğini de göstermiş olur.
Onun eserlerinde doğa insanlarla birlikte nefes alır, canlanır, duygularına kat¬
kı sağlar. Örneğin,Solmaz çiçek ve yeşil kokan havayı solurken hafiflediğini
hisseder.
Sihirli Rüzgar Çanı'ndaki Çeşmibülbül de Solmaz gibi doğa ve hayvan
sevgisi ile doludur. Onun köpeğinin de -Siyavuş’unki gibi- adı Gobül’dür.
Çeşmibülbül’deki bu sevgi ailesinden kaynaklanır. Anne ve babası evlerinin
bahçesini cennet gibi yapmışlar, hormonsuz sebze meyve bile yetiştirmişler¬
dir.
Gobül’le Çeşmibülbül aynı yaştadır (12 yaşında). Annesi ikisini de se¬
ver. Kızına baktığı gibi Gobül’e de bakar. Aşılan birlikte yapılır, “...biz senin¬
le biraz da kardeş sayılırız. Çünkü ikimiz de birbirimizi çok seviyoruz.”
(Uçuk 1999 : 82) diyen Çeşmibülbül’ün sözlerini anlayan Gobül, kocaman
pençelerini omzuna dayayıp yanaklarını yalayarak yanıt verir.
Gizemli Koltuk'ta Gobül bu defa Gökdüş’ün köpeği olur. Gökdüş onun¬
la birlikte büyür. Babası onu eve getirdiğinde bir deniz şapkasının içine sığan
mini mini bir bebektir. Gobül onun ses tonunun neler ifade ettiğini anlar
(Uçuk 2000 : 7).
Gökdüş’te hayvan sevgisinin yanında doğa sevgisi de vardır. Dedesinin
köşkünün bahçesini çok sever. Bahçe dedesinin eseridir, ama Gökdüş de de¬
desinin çalışmalarını yakından izler. Bahçedeki gül, şebboy, hanımeli ve ya¬
seminlerin kokusu havayı kaplamıştır. Gökdüş okul dönüşü bu bahçede bir
süre durur, içini huzur, ciğerlerini çiçek kokuları doldurur. Bu durum mekâ¬
nın insan üzerindeki etkisine de güzel bir örnektir.
Büyükler davranışlarıyla küçüklere örnek olurlar. Gökdüş de dedesin¬
den çok şey öğrenir. Örneğin, dedesi çiçeklerin kırılan dallarını bir ortopedi
uzmanı gibi ilaçlar ve sargı bezleriyle sarar. Sık sık başına gidip onları ziyaret
eder, onlarla şefkatle, sevgiyle konuşur, böylece onları güçlendirir. Dedesini
izleyen Gökdüş’e çiçek ve hayvan sevgisi ondan geçmiştir.
Sırrım Vermeyen Tabak'takı doğa sevgisi geçmişle ilintilendirilir. Şöyle
ki:
“Yabancıların viran kulübe dedikleri, onların geçmişleriyle tek
bağlarıydı. Bütün o bahçede, yüzyıllar görmüş, büyük yangına rağmen
hâlâ yaşamını sürdüren ağaçlarda, o yıkık duvarların bulunduğu yerler¬
de atalarının hayalleri dolaşmaktaydı. Öyle canlı, öyle yaşayan anılardı
ki, baba oğul para için onlardan ayrılabilirler miydi?” (Uçuk 2000 : 15¬
16). ' '
Romanlarda bahçeli evlerde büyüyen çocukların büyüklerinden bahçe,
çiçek ve hayvan bakımını öğrenmeleri, onlara sevgi ve şefkatle yaklaşmaları
ve onları koruyup kollamaları dikkat çekici, öğretici ve örnek davranışlardır.
Çocuk Aile İlişkisi
Cahit Uçuk’un tüm çocuk roman ve öykülerinde olduğu gibi burada da
çocuk-aile ilişkisine dikkat çekilmiş, çocuk için ailenin, aile için de çocuğun
önemi, aile içi sevgi, saygı ve hoşgörünün yararı ve güzelliği vurgulanmıştır.
Romanlarda bu tema şöyle işlenmiştir: Esrarengiz Yalı'da çocuklar için
sıcak aile yuvalarının, aileler için de çocukların ne kadar önemli olduğu, aile¬
nin mutluluğu ile huzurunun sağlanması için bireylere büyük görevler ve fe¬
dakârlıklar düştüğü vb. konulara okuyucuların dikkati çekilmek istenir. Bura¬
daki Matmazelin kötülüklerinden aileyi korumak çocuklara düşer. Huzuru
bozmak isteyen kötü niyetli Matmazel çocukların çabalarıyla evden uzaklaş¬
tırılır.
Benzer bir konu Eve Doğan Güneş'te de işlenmiştir. Parlak, bir kadının
peşine takılarak evden uzaklaşan babasını hem eve döndürmeyi başarmış,
hem de onu bir tehlikeden korumuştur.
Entrikalarla dolu olan Düğüm Düğüm Üstüne'ât ailenin kötü insanlar¬
dan korunmasında Dilara ile Nedime Nene’nin büyük çabaları ve katkıları ol¬
muştur. Önceki romanlarda görülen aileye zarar veren kötü niyetli kadın tipi¬
ne burada da rastlarız: Selma Hemşire. Onu evden uzaklaştırmak, ailenin hu¬
zur ve mutluluğunu sağlamak içiıı evin en büyüğü ile en küçüğü harekete ge¬
çer ve başarılı da olurlar.
Dilara ile annesi ve babası arasında sevgi ve saygıya dayalı güzel bir iliş¬
ki vardır. Dilara annesini model olarak alır ve onunla arkadaş gibi olmayı ba¬
şarır.
Mavi Derinliklerdeki Sır'da aile bireyleri arasındaki ilişki biraz farklı
boyutta gelişir. Siyavuş denizdeki patlamada ailesini kaybedince kısa bir sü¬
re himayesiz kalır. Köpeği Gobiil’ün dostluğuyla bir süre idare eder. Günegül
ve Yusuf ile yakınlaştıktan sonra kaybettiği ailesini bulmuş gibi olur. Hayat
insana sürprizler hazırlamaktadır. Romanın sonunda sevgi üçgeninin perçin¬
lenmesinde önemli rol oynayan Siyavuş’un sözleri, aile sevgisinin ne demek
olduğunu ortaya koyar:
“Sevgi üçgenimiz perçinlendi. Bu öyle büyiik bir mutluluk ki yü¬
reğimdeki acılara lıiç yer bırakmayacak. Bütün kalbimle inanıyorum ki
bu sevgi üçgeni bizi sonsuza dek saracak ve koruyacak” (Uçuk 1998 :
180).
Kim Bu Kız? romanındaki ailenin evliliklerini de kızları Solmaz perçin¬
ler. Solmaz için de ailesi çok önemlidir:
“Solmaz (...) babasıyla annesini ne kadar seviyor, ne kadar beğe¬
niyordu. Onlarla övünüyor ve güveniyordu. Bu duygular yüreğine tat¬
lar üstü bir tat veriyordu” (Uçuk 1999 : 30).
Buradaki mutlu aile tablosunu Sihirli Rüzgar Çanı nda da görürüz. Çeş¬
mibülbül de tıpkı diğerleri gibi ailesinin mutluluğunun perçinlenmesinde rol
oynar. Anne-baba-çocuk üçgenindeki bireyler arasında kuvvetli bir sevgi ba¬
ğı vardır. Bu romanda anne-kız ilişkisi daha gelişmiştir. Çeşmibülbül annesi¬
nin hem iş hem ev kadını olduğunu, bunları nasıl başarılı bir biçimde yürüttü¬
ğünü merak eder. Gerçekte birkaç işi birden yapan kadının işi çok zordur.
Ama buradaki ideal aile her güçlüğün üstesinden gelir. Neslihan’a kocası
mutfak dahil, hemen her konuda yardımcıdır. Doğan’a göre kadın ile erkek
birbirini tamamlamaktadır. Babası ile annesi arasındaki bu anlayışlı olmaya ve
yardımlaşmaya önem veren bakış açısı, kararlılık, prensiplere bağlılık, çalış¬
kanlık, namusluluk ve ciddiyet gibi ortak özelliklere sahip olmayı gerektirir.
Eğitim gerçekten de ailede başlar. Çocuklar büyüklerinden öğrendikle¬
rini uygulamaya çalışırlar. Bu bakımdan büyüklerin de çocuklara iyi model
olmaları gerekir. Çeşmibülbül de burada tüm çocuklar gibi, çocukluğundan
beri ailesini gözlemler. Annesinin yaşam deneyiminden yararlanmak için so¬
rular sorar. Genç kızlığa geçişte annesine çok ihtiyacı olduğunu anlar.
Gizemli Koltuk'ta geniş aile tipine rastlarız. Dede, nine, anne, baba ve
çocuktan oluşan bu melez ailede de sevgi, saygı, hoşgörü ve huzur hakimdir.
Aile bireyleri çay saatlerinde kurabiye yiyip çay içerken biraraya gelir. Çocu¬
ğun doğumu ailede neş’e kaynağıdır. Çünkü o, iki tarafın da ilk torunudur.
Sırrını Vermeyen Tabak'ta baba-oğuldan oluşan küçük bir aile modeli ile
karşılaşırız. Anne genç yaşta ölünce, baba evlenmeyip oğluna bakmıştır. An¬
neden geriye bir resim ile bir mezar taşı kalmıştır, “ama her tuttukları bardak¬
ta, çanakta, kaşıkta, yastıkta, yorganda ondan anılar gizli" (Uçuk 2000 : 6) dir.
Onun yokluğuna alışamamışlardır. Ahmet, oğlu Cemil’i annesine benzetir.
Hayatta baba-oğul birbirine destek olarak birçok başarıya imza atarlar. Ce¬
mil, yurtdışına gitmeden önce babasını evlendirmek ister. Kendisini üvey ana
eline bırakmamak için her türlü fedakârlığı gösteren babasına bu bir tür teşek¬
kürdür.
Baba-oğul arasındaki sevgi şu cümlelerle açığa çıkarılıyor:
“Sevgi...Çok özen isteyen, korunmak isteyen, ilgi isteyen, nazlı
bir çiçek benzeri...Sonra büyük bir sevinç yüreğini kaplıyordu. Babası
tarafından sevildiği için... O da babasını çok sevdiği için mutluydu.
Hem de çok...” (Uçuk 2000 : 48).
Cahit Uçuk’un romanlannda çocukların sevgi dolu, anlayışlı, büyükleri¬
ne saygılı, terbiyeli, çalışkan ve başarılı olmalarında mutlu, huzurlu ve her ba¬
kımdan örnek olabilecek bir aile ortamında büyümelerinin büyük payı vardır.
Yazar okurlarına çocuk-aile arasında kuvvetli bağlar bulunduğu ve ikisinin
birbiri için ne kadar önemli olduğu mesajını veriyor.
Çocuğun eğitimine önem veren yazar, romanlarındaki çocukların eğiti¬
mine dikkat eder. Çocukların ikisi (Siyavuş ve Çeşmibülbül) kısa sürede üni¬
versiteyi bile bitirirler.
Romanlarda eğitimine önem verilen sadece çocuklar değildir. Anne ba¬
balar da en az üniversite mezunudur. Aralarında doktora yapanlar vardır. En
dikkati çeken meslekler inşaat mühendisliği (Sihirli Rüzgâr Çam, Esrarengiz
Yalı), arkeoloji (Mavi Derinliklerdeki Sır), matbaacılık (Düğüm Düğüm Üstü¬
ne, Kim Bu Kız)'ti. Bazı anne ve babaların alanlarında yabancı ülkelerde Dok¬
tora yaptıkları görülür (Sihirli Rüzgâr Çanı, Mavi Derinliklerdeki Sır).
Eğitimli anne babalar çocuklarım en iyi biçimde eğitirler. Esrarengiz Ya-
linm çocukları Londra’da bir okulda öğrenim görürler. Eve Doğan Güneş'in
Parlak’ı ailesi Almanya’da işçi olduğu için orada okula gider. Unicef’in kart¬
larını resimler, öykü yazar. Düğüm Düğüm Üstüne'deki Dilara İstanbul’da iyi
bir okula gider. Mavi Derinliklerdeki Sır'ın Siyavuş’u eğitimini İngiltere’de
yapar. Kim Bu Kız'ın Solmaz’ı matbaacı olmak için çalışır, Almanya’da Dok¬
tora bile yapar. Ayrıca üç dil bilir. Sihirli Rüzgâr Çanı'nm Çeşmibülbül’ü üs¬
tün zekalıdır. On altı yaşında üniversiteyi bitirecektir. Gizemli Koltuk'un Gök-
düş’ü de okulda başarısından dolayı Moskova gezisi kazanır. Sırrını Vermeyen
Tabak'takı Cemil, bir gazeteci sayesinde İngilizce öğrenir ve ABD’nde Yük¬
sek Sanat Akademisi’nin sınavlarım kazanır.
Eğitimli çocukların hayata bakışları, geleneklere, kültürel değerlere sa¬
hip çıkma, onları koruma ve geliştirme biçiminde kendini gösterir. Örneğin,
Siyavuş tıpkı ailesinden gördüğü gibi Anadolu medeniyetinin nadide antik
eserlerinin korunup kollanmasında önemli rol oynar. Solmaz matbaalarında
geleneksel cilt yapma işini öğrenir, ebrû dersleri alır. Çeşmibülbül adının öy¬
küsünü uzun uzun Levi’lere anlatırken, okuyucu da böylece “kaybolmuş¬
ken”, yeniden dünyaya gelen nadir bir Türk sanatını” tanımış olur (Uçuk 2000
: 115). Çeşmibülbül’ün evinde aile yadigârı olan antika bir beşikle, deprem¬
de hayatlarının kurtulmasına vesile olan saate özel bir önem verilir. Gökdüş
dedesinin yaptığı çok değerli bir koltuğa kavuşmasında rol oynar. Cemil ile
babası Ahmet, ataları İznikli Çini ustaları gibi şaheser çiniler yaratmayı başa¬
rırlar. Gazeteci Ercüment bu aileyle ilgili bir kitap yazacaktır. “Konusu, senin
gibi Türk çocuklarının geçmişlerine olan saygıları, köklerini bulma çabalan
olacak. Bu, geçmişle birlikte yok olmaya yüz tutan kültürlere sahip çıkışın
güzel bir örneği olacak sanıyorum.” (Uçuk 2000 : 66) diyen Ercüment aracı¬
lığıyla yazar, özel müzelere de dikkat çeker. Romanın aydın kişisi Ercüment
araştırıcı kimliğiyle ortaya çıkarak önemli fikirler ortaya atar. “Türklerin çok
harika geçmişleri” olduğunu, onlann su yüzüne çıkarılması halinde bugünkü
kopuk hissettiğimiz yanlarımızın onanlacağını vurgular.
Romanlardaki bu kişiler geçmişlerine saygı duyan, köklerini araştıran,
geçmişle birlikte yok olmaya yüz tutan kültürel değerlerine sahip çıkan so¬
rumluluk sahibi çocuk ve gençlerdir.
Dostluk (Türk Yabancı Dostluğu)
Cahit Uçuk insanlar arasında dil, din, milliyet farkı gözetmez ve tüm in¬
sanları “hümanist” bir yaklaşımla kucaklar.6 Roman, öykü, piyes ve masal tü¬
ründeki eserlerinin hepsinde aynı amaç vardır. Romanlarında Amerikalı, İngi¬
liz, Rus ve Yahudi çocuklar ya da Türklerin onlarla yaptıkları evliliklerden
doğan melez çocuklar yer alır. Yazar, çocuklar arasında bu tür farkların dost¬
luğa engel olamayacağı görüşünü örneklerle pekiştirerek vurgular. Örneğin,
Esrarengiz Yalı'daki kızların Londra’da annesi Türk babası Amerikalı Sarah
adında bir kız arkadaşları vardır. Siyavuş’un annesi Türk, babası İngilizdir.
Parlak’ın Almanya’da çeşitli milliyetlerden birçok arkadaşı vardır.
Her türlü art niyetten uzak olan çocuklar arasında bir yardımlaşma çer¬
çevesinde, sorunları çözmede birbirlerine yardımcı olma durumu vardır. Ör¬
neğin, babasını eve döndürmeye çalışan Parlak’a Almanya’daki arkadaşları
yardım elini uzatırlar. Okul otobüsündeki arkadaşı Margrit’in polis babasının
yardımını unutamaz. Aleko, Hans, Abdülselam, Eleni, Vanessa; Fiorella ve
Aitay’dan oluşan ve adını “Birleşmiş Dünya Çocukları” koydukları bu grup¬
la dayanışma ve yardımlaşma içindedir. Herbiri ayrı ayrı milletten olan, bir¬
birinin dil, milliyet, bayrak ve törelerine saygı göstereceklerine an içen bu ço¬
cuklar daha önce “çevrecilik” konusunda bir şeyler yapmak için bir araya
gelmişlerdir.
Mavi Derinliklerdeki Sîr’da annesi Türk olan Siyavuş’un babası İngiliz-
dir. Türkiye ve Türkleri çok sever. Annesiyle Londra’da, üniversitede tanışıp
evlenmişler, dil, din, milliyet farkı gözetmeden, insani değerleri ön planda
tutmuşlardır. Annesinin şu sözleri aynı zamanda bu konudaki anafikir duru¬
mundadır:
“Anadolu dünyanın en cennet ülkesi olduğu kadar, yine dünyanın
çok önemli antik hâzinelerinin de sahibidir. Ama birtakım insanlar ken¬
di keselerini doldurmak için bu hâzineleri çalıyorlar. Bu çalışmalarda
hiçbir kazanç düşünmeyen biz ve bizim gibi bir bölüm insan ise, geç¬
mişi korumak ve bu kötü davranışları önlemek için mücadele vermek¬
te...Babanla beni bir araya getiren, bu ortak duygularımızdı. Hayatları¬
mızı birleştiren de bu anlaşmamızdan doğan büyük sevgi oldu. Biliyor
musun Siyavuş; bizim babanla olan sevgimiz gerçekten çok büyüktür.
Milliyet, vatan, din sevgilerinin üstünde bir insan sevgimiz vardır. Her
şeyden önce insan olmak ve insanı sevmek...” (Uçuk 1998 : 49-50).
Gizemli Koltuk'un melez güzeli Gökdüş anne tarafından Rus, baba tara¬
fından Türk’tür. Gökdüş babası ve babaannesi aracılığıyla ailelerinin Türk ge¬
leneklerini çok iyi bilir. Annesinden aldığı görgü ve terbiye ile de Rus gele¬
neklerini çok iyi öğrenir. Her zaman da “Bu çok hoş bir duygu, beni yücelti¬
yor. Ve bu karışımı çok seviyorum” diye düşünür (Uçuk 2000 : 32-33).
Sihirli Rüzgâr Çam'ndaki Yahudi kökenli Eda ve Sinto Levi, Doğan ile
Neslihan’ın ABD’nden arkadaşlarıdır. Onlar tıp eğitimi alarak İsrail’e dön¬
müşlerdir. Ancak Polenezköy’de evleri vardır. Depremden sonra evlerinin ga¬
rajındaki karavanı Doğan ile Neslihan’a verirler. Onları enkaz altından kurta¬
rıp kızlarının doğumunu gerçekleştiren de, o sırada yardım ekibiyle Yalova’ya
gelen Eda Levi’dir. Romanda iki aile arasında sağlam dostluk ilişkilerine dik¬
kat çekilir.
Yabancılarla iyi ilişkiler içinde bulunmanın, dost, arkadaş ve karı koca
olmanın güzel taraflarına değinen yazar bu konuya “hümanist” bir bakış açı¬
sıyla yaklaşmıştır.
Çocuklar Arasındaki Paylaşma, Yardımlaşma ve Dayanışma
Cahit Uçuk verdiği örneklerle çocuklarda bu tür güzel duyguların uyan-
dırılmasına da çalışır. Esrarengiz Yalı’da kızlar anne ve babalarını evlendirerek
mutlu bir aile yuvasının kurulmasında rol oynarlar. Eve Doğan Güneş’te Par¬
lak arkadaşlarının yardımıyla başarmak zorunda olduğu işini kolaylaştırır. Sır¬
rını Vermeyen Tabak’ta da Cemil bahçelerindeki ata yadigârı fırını ortaya çı¬
karmak için kazı çalışmalarına başladığında, tek başına işin üstesinden gele¬
meyeceğini anladığı için, okuldaki izci arkadaşlarından yardım alır. Yirmi beş
izci aralarındaki sevginin doğurduğu beraberlikle başarma isteği içindedirler.
Bu fikir onları güçlendirir. Bir aşk, şevk, neş’e, sevinç ve gençlik havası es¬
tiren bu gençler imece usulüyle çalışarak Cemil’e yardım ederler. Düğüm Dü¬
ğüm Üstüne’de Dilara köpeğini bulmak için arkadaşlarının yardımına başvu¬
rur. “İnsanın dünyada güvendiği arkadaşları olması, onlarla yaşamı paylaşma¬
sı ne güzeldir” (Uçuk 1997 : 25) diye düşünür. Eserin temel düşüncelerinden
biri de burada ortaya çıkar: Acılar paylaştıkça azalır, mutluluklar ise paylaş¬
tıkça çoğalırmış.
Romanlarda Dil ve Anlatım Özellikleri
Cahit Uçuk’un bütün eserlerine zarif, güzel, yalın ve samimi bir anlatım
biçimi hakimdir. Çok sayıdaki eserinin rahat okunmasını sağlayan da yazarın
dili güzel kullanmasıdır. Yazar güzel konuşma ve yazma zevkini ailesinden
aldığım söyler: “Dört yaşından beri bu dili konuşan, bu dili temizlemeye, gü¬
zel yazmaya sevkeden bir anne, baba... O kadar çok lügat (kelime) soruyor¬
dum ki kendilerine...Çünkü benim çocukluğumda kitap dili île konuşma dili
başkaydı. Bizim ailemizde konuşma dili şimdiki gibiydi. Ayıklanmış, pürüz¬
süz, Arapçası, Farsçası, Fransızcası eksik olmayan bir dildi Türkçe. Zengin bir
dil...” (Doğan 1999:437). >
Anlamı kapalı, uzun ve sıkıcı cümleler onun eserlerinde yer almaz. Özel¬
likle çocuklar için yazdıklarının diline daha özen gösterir. Kısa ve heyecan
ifade eden cümlelerle diyaloglar onun romanlarını sıkıcı olmaktan kurtarır.
Çocuk ruhuna uygun, onların zevk alabileceği romanları yazmak şüphesiz
kolay değildir. Cahit Uçuk çocuk psikolojisinden anlıyor ve onların seviyesi¬
ne inip onlar gibi duyup düşünebiliyor. Başarısının sim da budur.
Görüşlerimizi romanlardan yapacağımız birkaç alıntı ile somutlaştırmak
istiyoruz. Örneğin, Sırrını Vermeyen Tabak’ta yazar Cemil’in sofra toplama¬
sını ayrıntıya da girerek şöyle anlatır:
“Cemil babasının bütün öğütlerini yerinde ve haklı bulurdu. Ya¬
vaş yavaş yedikleri için şişkinlik olmadan doymuşlardı. Cemil tence¬
renin kapağını örterek kaldırdı, ocağın üstüne koydu. Kirli tabaklan, ka¬
şıkları, su bardaklarını musluğun içindeki bulaşık leğenine yerleştirdi.
Daha önce ısıttıkları sudan alarak, yıkadı, duruladı, kuruladı. Yerlerine,
rafa yerleştirdi. Sonra babasının kahvesini pişirerek ona buyur etti. Ba¬
bası kahvesinden bir yudum içti, her zamanki duasını tekrarladı.
- “Berhudar ol yavrum, ellerine sağlık...” (Uçuk 2000 : 13).
Sihirli Rüzgâr Çanı'nda yazar enkaz altında kalan Neslihan’la Doğan’ın
kurtanlışını oldukça canlı ve gerçekçi bir biçimde şöyle anlatır:
“- Oksijen...
- İkisine de...
- Baygınlar, fakat yaşıyorlar.
- Sağlar...
- Kadın gebe...
- Çabuk, çabuk! Şimdi yavaş, hem de çok yavaş. Tamam, serum
takın,
- Erkeğin parmakları...
- Dikkat yavaş, ezilmiş.
Birden rahatlıkla soluk almaya başlamıştı. Kapalı göz kapakları
üstünde büyük bir aydınlık. Aralıklarla susup yeniden öten tanıdık bir
düdük sesi. Ambulans mıydı ne? Ve yine o müthiş korku. “Çeşmibül-
bül, ah, ah, neden, ne olur, ne olur bebeğim. Korkma ne olur, korkma
bebeğim.” (Uçuk 1999 : 46)
Ve yine sesler, telaşlı konuşmalar. Burnuna koklatılan... Bu bir oksijen
maskesi miydi yoksa? Yoksa bayılıyor muydu? “Doğan, Doğan, neredesin?
Elimi tut lütfen.” Bir feryat duyuyordu, korkunç bir acının peşi sıra kopan bir
feryattı” (Uçuk 1999 :46-47). " *
Cahit Uçuk’un yine tüm eserlerinde olduğu gibi bu romanlarda da “gi¬
bi” yerine “benzeri” ve “-ca/-ce” yi tercih ettiği görülür. “Para benzeri”,
“okur benzeri”, “güneşçe”, “görmüşçe” örneklerinde olduğu gibi. Aynca te¬
lefon ahizesi için de “duyaç” ve “almaç” kelimelerini kullanması dikkat çe¬
ker.
Cahit Uçuk çok duygulu ve hassas bir yapıya sahiptir. Bu hassasiyet
kendini roman kahramanlarının iç dünyasının takdiminde de gösterir. Başarılı
ruh tahlilleri ve mekân tasvirleri yapar.
Yazı hayatına Cumhuriyet devrinde atılan, dil devrimini gören Cahit
Uçuk, ilerleyen yaşına rağmen -alışkanlık icabı Arap harflerini kullanır hâlâ-
yeni konu ve kelimelere açık, aydın bir yazanmızdır.
Yazın yaşamı 1935 yılında başlayan Cahit Uçuk, bir yandan büyüklere
yazmayı sürdürürken, öte yandan çocuklar için de yazmayı denemiştir. İlk ço¬
cuk romanı dünyaca ünlü İkizler serisinden olan Türk İkizleri'dır. 1937 yılın¬
da ilk kez Gelincik dergisinde yayınlanan Türk İkizleri' ni en küçük kardeşi¬
nin teşviki ile yazmış ve ona adamıştır.
Cahit Uçuk 1937’den 2004’e, altmış yedi yıldır çocuklar için yazmıştır.
Yirmi sekiz yaşında başladığı bu faaliyeti roman, hikâye, piyes ve masallarıy¬
la elliye yakın eser vererek sürdürmesi, çocukları çok sevmesinin, sabırlı ve
üretken olmasının bir sonucudur.
Yazarın amacı eserler aracılığıyla çocukları eğlendirerek eğitmek, onlara
iyilik ve güzellik duyguları aşılamak, kötülüklere karşı tedbirli olmayı öğret¬
mek, güzel fikirler vermektir.
Eserlerde verilmek istenen mesajlardan birkaç örnek:
- Birlikten güç doğar. İnsan tek başına bir hiçtir. Arkadaşlarıyla birleşip
bir güç oluşturabilir (Mavi Derinliklerdeki Sır).
- Kötüler er-geç cezasını bulur. Yeter ki kötülüklerin ve kötülerin üzeri¬
ne gidilebilsin, kötülük de bir gün mutlaka ortaya çıkar. (Düğüm Düğüm Üs¬
tüne).
- Geleneksel değerlerimize sahip çıkmalı ve onları korumalıyız. (Mavi
Derinliklerdeki Sır/Düğüm Düğüm Üstüne).
- Erkekler ev işlerinde de eşlerine yardımcı olmalıdır (Sihirli Rüzgâr Ça-
- Başarılı bir erkeğin arkasında bir kadın vardır. (Hemen hemen tüm ro¬
manlar).
- Sigara zararlıdır, içenlere hoşgörü gösterilmemelidir. Özellikle küçük
yaşta sigaraya başlayanlar uyarılmalıdır (Sırrını Vermeyen Tabak).
- İsraf etmemeliyiz (Sırrını Vermeyen Tabak).
- Aile sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberliğin yerini hiçbir şey doldu-
ramaz (Tüm romanlar).
- Çalışan mutlaka kazanır (Tüm romanlar).
Cahit Uçuk’un macera romanlarında sevgi (insan-doğa-hayvan), eğitim,
yardımlaşma, dayanışma, iş bölümü, paylaşma, çocuk-aile ilişkisi, Türk-ya-
bancı ayrımı yapmama gibi insani tutum ve değerler üzerinde durulmuştur.
Realist ve romantik bakış açısı ile yazdığı eserlerinde özellikle mekân tasvir¬
leri çok dikkat çekicidir. Roman kahramanlarını İstanbul, Ankara, Antalya,
Bodrum, Avrupa ve Amerika şehirlerinde dolaştıran yazar için -çocukluk ve
ilk gençlik yıllarını yaşadığı- Antalya’nın özel bir yeri ve önemi vardır.
Cahit Uçuk yaşadığı zamanı yazan bir yazardır. Örneğin, 1999 Marmara
depremini sıcağı sıcağına Sihirli Rüzgâr Çanı’nda konu edinmiştir. Diğer ro¬
manlarında da zaman, yaşanılan zamandır. Olaylar kronolojik bir biçimde
ilerler. Başlarda atılan ana ve ara düğümler sonunda çözülür ve romanlar ge¬
nellikle mutlu bir şekilde sonlanır. Bu tavır, yazarın hayata, insanlara ve olay¬
lara bakış açısını da ortaya koyar.
Roman kahramanları çocuklarla aileleridir. Ama baba dışında bazen bü¬
yükanne ve büyükbabalar da şahıs kadrosunda yer alırlar. Çocukların aile bü¬
yükleriyle de iyi ilişkileri vardır. Büyükler küçüklere örnek olduğu gibi, kü¬
çükler de varlıklarıyla büyükleri mutlu ederler. Yazar aile büyüklerine gere¬
ken ilgi, sevgi ve saygının gösterilmesinden yana olduğunu da böylece hatır¬
latmış olur.
Günümüzde çocuklara yönelik eser veren çok sayıda yazarımız bulun¬
maktadır. Genellikle hepsinin birleştiği ortak nokta, çocuklara güzel değerler
ve düşünceler aşılamak, onları eğlendirerek eğitmektir.Cahit Uçuk’un bunla¬
rın arasında ayrı bir yeri vardır. O, çocuk edebiyatımızın dikkate değer sima-
larındandır. Doksan beş yıllık ömrünün altmış yedi yılını çocuklara adamış,
onları edebiyatın hemen hemen hiçbir türünden mahrum etmemiştir. Roman,
hikâye, piyes, masal...Son zamanlarda da içinde heyecanlı, sürükleyici, serü-
venli, sırlarla dolu romanlar -kendi deyimiyle macera romanları- yazmıştır.
Günümüzde çocuklara yönelik eser veren çok sayıda yazarımız bulun¬
maktadır. Genellikle hepsinin birleştiği ortak nokta, çocuklara güzel değerler
ve düşünceler aşılamak, onları eğlendirerek eğitmektir.Cahit Uçuk’un bunla¬
rın arasında ayrı bir yeri vardır. O, çocuk edebiyatımızın dikkate değer sima-
lanndandır. Doksan beş yıllık ömrünün altmış yedi yılını çocuklara adamış,
onları edebiyatın hemen hemen hiçbir türünden mahrum etmemiştir. Roman,
hikâye, piyes, masal...Son zamanlarda da içinde heyecanlı, sürükleyici, serü-
venli, sırlarla dolu romanlar -kendi deyimiyle macera romanları- yazmıştır.
Kaynakça
AKTAŞ, Şerif (1991). Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Ankara.
ÇETİN, Nurullah (2004). Roman Çözümleme Yöntemi, Ankara.
DOĞAN, Âbide Doğan, (1999). Cahit Uçuk, Hayatı-Sanatı-Eserieri, İstanbul.
TEKİN, Mehmet (2002). Roman Sanatı, İstanbul.
UÇUK, Cahit, (1996). Eve Doğan Güneş, İstanbul,
UÇUK, Cahit, (1996). Esrarengiz Yalı, İstanbul.
UÇUK, Cahit, (1997). Düğüm Düğüm Üstüne, İstanbul.
UÇUK, Cahit, (1998). Mavi Derinliklerdeki Sır, İstanbul.
UÇUK, Cahit, (1999). Kim Bu Kız, İstanbul.
UÇUK, Cahit, (1999). Sihirli Rüzgâr Çanı, İstanbul.
UÇUk, Cahit, (2000). Gizemli Koltuk, İstanbul.
UÇUK, Cahit, (2000). Sırrını Vermeyen Tabak, İstanbul.
YALÇIN, Alemdar, G.Aytaş, (2002). Çocuk Edebiyatı, Ankara.
C. Uçuk’un anı kitaplarıyla ilgili değerlendirmeler için bakınız: Doğan, A., (1997)
“Bir İmparatorluk Çökerken..,”, Türk Dili, Nisan. Doğan, A., (2003) “Silsilename-
I Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar” Türk Dili, Eylül. Doğan, A., (2003) “Yıllar
Sadece Sayı”, Türk Dili, Ekim.
C.Uçuk'un çocuklara yönelik eserleri, “C.Uçuk- Hayatı, Sanatı, Eserleri” (MEB.
yay. İst.-1999) adlı çalışmamızda değerlendirilmiştir.
Cahit Uçuk da Rumeli göçmeni olduğundan eserlerinde bu konuya zaman zaman
yer vermektedir.
Romanda sözü edilen yüzyıllık matbaa, Cahit Uçuk’un kocası Sadık Kağıtçı’nın
sahibi olduğu Servet-i Fünûn Matbaasıdır. Burada kitap yanında ünlü Ece ajandaları
da basılmaktadır. •
Gobül Cahit Uçuk’un çocukluğunda evlerinde bulunan köpeğin adıdır.
Romanlarındaki köpeklerin adı da genellikle Gobül olur.
Gülten Dayıoğlu da çocuklara yönelik romanlarında dil, din, ırk ayrımı yapmadan
herkesi kucaklamak gerektiğini vurgular. Onun romanlarında da sevgi ve dostluk
ilişkileri ön planda gelir. Günümüzün bu iki kadın yazarının çocuklara seslenirken
ortak noktalarda birleştikleri dikkati çeker. Sevgi, dostluk, hoşgörü, yardımlaşma,
dayanışma, birlik, iş bölümü gibi İnsanî tutum ve değerlerin çocuklar için yazan
yazarlarımızın hepsinde ortak bir özellik olarak görüldüğünü de belirtmek gerekir.